30 Nisan 2010 Cuma

ALGISAL ÖRÜNTÜ (perceptual pattern, senseory pattern)

Biçim - fon, benzerlik - karşıtlık, türlü zaman ve uzay ilişkileri gibi öğeleri kapsayan, kendi içinde de bir bütünlüğü olan duyumsal veriler.

ALAN İNCELEMESİ (field study)

1. Bir okul ya da sınıf yerine, birden çok okul gibi ,daha geniş kaynaktan sağlanan verilere dayanarak yapılan inceleme.

2. Verileri özgün kaynaklardan derlenmiş olan araştırma: deneysel inceleme ya da kitaplık çalışması karşıtı.

29 Nisan 2010 Perşembe

AĞIZCIL DÖNEM (oral stage)

Freud' a göre doğumdan bir buçuk yaşına kadar süren ve ağız yoluya doyum sağlanan ruhsal- cinsel gelişim dönemi. Freud' a göre ağız, yalnızca yaşamak için zorunlu olan beslenmeyi gerçekeştirmesi, bedenin en önemli parçası durumuna getirmiyor. Henüz ayrışmamış oan ruhsal enerji, beslenmeyle birlikte cinsel duyguları da içeriyor. Bu nedenle besin ve besin kaynakları, bebeğin ruhsal dünyasında önemli bir yer tutuyor.

Freud, bu dönemde haz kaynağı olan ağıza duyulan hazza, ağızcıl (oral) cinsellik diyor.Öpüşme, yetişkinlerin de haz aldığı bir eylemdir. Dudaklarını sevdiğine dokundurmak, kişide bir haz uyandırmaktadır. Ağız, iki karşıt hissin kaynağıdır. Dudakların ve ağzın uyarılması, nesneleri ağza alma ya da yutma, hoş duygular uyandırıyor. Isırmak da bir saldırganlık örneği olarak bireye zevk vermektedir.

Ağızcıl cinsellik döneminin yaşantılarına saplanıp kalanlar, genellikle edilgen kişilikli oluoylar. Anne (besini sağlayan ilk nesne ve besin olan ilk süt), ruhsal dünyalarında önemli bir yer ediniyor. Dışta bulunan her nesne , kişiler için besin sağlayan nesleler olarak algılanıyor.

AĞIZCIL KAYGI (oral anxiety)

Freud' a göre libidonun ağızcıl gelişim döneminde yarattığı kaygı.

ALGISAL ÖĞRENME (perceptual learning)

Bireyin çevresindeki varlık, olay ve nesneleri, algılayarak öğrenmesi ya da önceden öğrendiklerini yeni algılarla değiştirmesi.

ALGISAL DEĞİŞMEZLİK (perceptual constansy)

Bir nesnenin çevresindeki uyaranların, yapısal değişkenliklerine karşın, değişmez olarak algılanması eğilimi.

ALGISAL BÜTÜNLÜK (perceptual unity)

Bir varlığın, bir nesnenin, bir olayın soyut özellikler ya da ayrıntılar toplamı olarak değil, tümüyle algılanmasından doğan bütünlük. Bir arada bulunan türlü nesneler de buna uygun olarak, bütünüyle algılanmaktadır.

ALGILAMA (perceive)

1. Dar anlamda, duygusal bir uyarım sonucunda varlık, nesne, koşul ve ilişkilerin bilincine varma, idrak etme.

2. Geniş anlamıyla, duyular aracılığıyla herhangi bir şeyin varlığından haberli olma.

ALGI ALANI (perceptual field)

Belirli bir süre içinde deneğin ayırt edici tepkiler yapabileceği özellik, çevre ve varlıkların tümü.

AKUT (acut)

Birdenbire şiddetli belirtilerle başlayan; ama kısa süren hastalık ya da davranış bozuklukları için kullanılan sıfat.

AKTARIM (tranference)

Tedavi sırasında hastanın geçmişte anne ve babası, karısı ya da kocası gibi yakınlık duyduğu kişilere ilişkin duygularını, tedavi eden kişiye yöneltmesi.

AKSON (axon)

Bir sinir hücresinin, alınan sinir uyarılarını hücre dışına taşıyan uzantısı. Buna sinir lifi ya da sinir teli de denmektedir.

AKIL YÜRÜTME (reasoning)

Mantık ilkelerine uygun biçimde düşünme ya da bu ilkelerden yararlanarak sorun çözme: usa vurma, Uslanma, muhakeme etme.

AKADEMİK ZEKA (academic intelligence)

Soyut kavramları kolaylıkla kavramaya yatkın zeka.

AİLE EĞİTİMİ (family education)

Evlenmiş olan kadın ya da erkeklere, mutlu bir aile olarak yaşamak için gerekli bilgi, beceri, alışkanlık ve değer duygularını kazandırmak için verilen eğitim.

AHLAK OLGUNLUĞU (moral maturity)

Bir kişi ya da topluluğun ahlak ilkelerine göre doğru ve yanlış davranışlar konusunda akla uygun kararlar verebilmesi için erişmesi gereken gelişim düzeyi.

AĞIZCIL KİŞİLİK (oral character)

Ruhsal çözümlemeye göre, süt çocukluğu döneminde emzirilmeyle sağlanan doyum ve haz tutkunluğun sonucu olarak geliştiği ileri sürülen bencil kişilik.

AĞIZCIL BAĞIMLILIK (oral dependence)

(Freud'a göre)
Anne kucağında onun memesinden sağlanan güçlü doyumun verdiği güvenliği yeniden elde etme özlemi.

AĞIR ÖĞRENEN (slow learner)

Daha çok zaman ve çaba harcamasına karşın, daha az öğrenen (kişi)

Okul öğreniminden ancak özel eğitim yoluyla yararlanabilecek durumda olan (zeka geriliği olan) çocuk.

AĞIR İŞİTEN (hard of hearing)

İşitme gücünde en çok 60 desibel dolayında kaybı olan (kişi)

28 Nisan 2010 Çarşamba

GELİŞİM DÖNEMLERİ VE ÖZELLİKLERİ

1. 3 YAŞ (36 -47 AY)
a)BEDENSEL GELİŞİM
* Gövdesini dik tutarak, kendinden emin yürür.
* Merdivenleri yetişkinler gibi ayak değiştirerek çıkar.
* Topu dengesini kaybetmeden fırlatır.
* Daire şeklini ve + (artı) işaretini kopya eder.
* Ayakkabılarını kendi giyer.
* İnsan resmini baş ve gövdeden ibaret çizer.
* Çeşitli çizgiler çizip boyayabilirler.
* Farklı büyüklükteki küplerle düzenli ve dengeli şeyler yapar.

b) DİL GELİŞİM
* Dili akıcı bir şekilde ve güvenle kullanır.
* Yeni kelimelerle ilgilenir.
*

GELİŞİM VE ÖZELLİKLERİ

Arnold Gesell " Çocukları anlamak için onların nasıl büyüdüklerini anlamalıyız" derken gelişim özelliklerinin önemini vurgulamaktadır. Herhangi bir gelişim evresinde bireyin gelişim çzelliklerinin incelenmesi ve bu özelliklerin ortaya çıkardığı gereksinimlerin belirlenmesi eğitimin görev ve sorumluluklarını ortaya çıkaracaktır.

GEŞİLİMLE İLGİLİ GENEL İLKELER
1) GELİŞİM SÜREKLİ BİR OLUŞUMDUR
2) GELİŞİM HIZI HER ÇAĞDA AYNI DEĞİLDİR
3) ÇEŞİTLİ ALANLARDAKİ GELİŞİM HIZI BİRBİRİNDEN FARKLIDIR
4) ÇEŞİTLİ YETENEK VE BECERİLERİN GELİŞİMDE BASİTTEN KARMAŞIĞA DOĞRU BİR SIRA VARDIR
5) GELİŞİM BELLİ YÖNLER İZLER
6) GELİŞİMDE BİREYSEL AYRILIKLAR VARDIR
7) GELİŞİMİN ÇEŞİTLİ YANLARI VARDIR

26 Nisan 2010 Pazartesi

ERGENLİK DÖNEMİNDE AİLEYE ÖNERİLER

* Sonradan kabul edeceğiniz şeylere baştan hayır demeyin.
* Soğukkanlı ve sakin olun, fevri davranmamaya özen gösterin.
* iyi bir dinleyici olun, konuşulanların sır olarak kalacağı konusunda onlara güven verin.
* Çocuğunuzun yetişkin davranışlarını destekleyip, çocukça yaptığı davranışlarda ise yatişkin mi çocuk mu çelikisini yaşatmadan ona destek olun.
* Ergenlik döneminde yaşanan çatışmalar, ergenin bir yandan sizin gibi olmak istemsi, diğer yandan da bağımsızlığını sizden farklı bir birey olarak gerçekleştirme çabasıdır.
* Çatışma - çözüm becerilerinizi gözden geçirin. Bu konuda önemli model olduğunuzu asla unutmayın.
* Gencin ilgi ve yeteneklerini fark etmesine olanak sağlayın. Kendini tanımasına fırsat verin ve yardımcı olun.
* Olumsuz davranışlarından önce olumlu davranışları görmeye çalışarak hem iletişimi güçlendirin hem de bu sayede olumlu davranuşları pekiştirin.
* Bu dönemde yapacağınız aşırı baskıların ve cezalandırmalrın genci arkadaş grubuna iteceğini unutmayın. Bu nedenle yapıcı eleştiriler kullanın.
*Problemleri çözmek için yer ve zaman ayırın. Problemi doğru tanımlayın.
* Gencin kendi sorumluluklarını üzerinize almayın. Sorumlulukları ne kadar önce üstlenirse o derecede sorumlu bireyler yetiştirirsiniz.

ERGENLİK DÖNEMİNDE GENÇLERE YAPILACAK REHBERLİĞİN ÖNEMİ

* Kendine güveni artırılmalıdır. Ergene yapabileceği görevler verilerek kendisinin de başarılı olduğu gösrericebilir. Bu onu mutlu edecektir.
* Gence zamanın çok değerli olduğu ve iyi kullanması gerektiği öğretilmelidir.
* Kendileri hakkında olumlu beklentiler oluşrurulmalıdır. Olumlu duygular başarı için ödüllendirici olacaktır. Ergeni başarılı olmaya sevk edecektir.
* Sorumluluk suygusu aşılanmalıdır.
* Duygu ve düşüncelerini ifade etmesine imkan verilmelidir.
* Gençlerin ilgileri doğrultusunda değişik sportif ve kültürel etkinliklere katılmalarına imkan verilmelidir.
* Okulun ve eğitimin önemi ve bu konudaki sorunlulukları hakkında bilgi verilmelidir.
* Genç içinde yaşadığı aile ve çevresi ile uyum ve işbirliği içinde olmalıdır.
*Toplumsal yasakların ve toplum kurallarının olduğunu bilmeleri ve uymaları gerektiği anlatılmalıdır.


ARKADAŞ İLİŞKİLERİ

* Arkadaşlaronın kendisi için ne düşündüğü çok önemlidir.
* Ergen için arkadaşları çok önemlidir.
* Bu dönemde ergenler kendi aralarında arkadaş grupları oluştururlar.
* Bu grupların kendi aralarında yazısız kuralları vardır. Kurallarına uyan kişileri arlarına alırlar.
* Her ergen bir arkadaş grubunda olmak ister.
* Erkeklerin kurdukları gruplar daha kalabalıktır, ilişkiler yüzeyseldir.
* Kızların oluşturdukarı gruplar daha küçüktür, ilişkiler ise daha sıkıdır.
* Aile içinde geçimsizlik ve dengesizlik olan ergenlerde, bir baskı hakim ise masum arkadaş grupları yerine çeteye yönelirler.


KIZ- ERKEK ARKADAŞLIĞI

* Ergenlik döneminin ortalarına doğru, karşı cinse olan ilgi artar.
* Ergen, karşı cinsin ilgisini çekebilmek için giyim kuşamına daha çok dikkat etmeye başlar.

Ergenlik döneminde yaşana sorunlar benzerlik gösterse de, eğitim düzeyi, gelenekler, aile yaşantısı, beklentiler gibi kişisel ve toplumsal farklılılar da yaşanan sorunlarda farklılıkar olmasına sebep olur. Ergenlik dönemi genel anlamda ergenin kendisi ve aile için artı çevresi için çok zor bir dönemdir. Bu dönemde çocuğunuza yakın olun, onunla konuşun, onu önemsediğinizi hissettirin.

15 Nisan 2010 Perşembe

PSİKOLOJİSİ İYİ BİR ÇOCUK İÇİN BUNLARA DİKKAT EDİN !

Çocuklarımıza nasıl eğitim vermeliyiz?

Çocukların gayeli, enerjik ve hayata sıcak bakan bir fert haline getirmek için; Onlara ders yönünden fazla baskı yapmayın, bunun yerine dersin öneminden bahsedin.
Oyun oynamak istiyorlarsa gerektiği kadar izin verin.
Hoşlandığı ve yeteneği olduğu mesleğe yönlendirin.
Çocuğu sosyal faaliyetlere yönlendirin....
...

13 Nisan 2010 Salı

"BIYIK VE KARAKTERİNİZ"

ÇİZGİ GİBİ BIYIK;
Üst dudağın yukarısına çizilmiş incecik duran bir bıyık, kuvvetli görünmek istenmesine rağmen aslında kendi kabiliyetve kararlarından her zaman emin olmayan bir şahsı işaret eder. Böyle bir insan aslında zeki ve kabiliyetli, kuvvetli ve azimkar olsa bile kendinden emin değildir ve daima bir hata işlemekten korkar. Her neyse ki böyle kimseleri etrafındakiler çok severler de onlardan cesaret ve itimat verecek yakın bir doları olur.

KISA VE DÜZ BIYIK;
Diş fırçasına benzeyen kısa ve düz bıyıklı kişi dikkati kendi üzerine çekmek isteyen ve bunun için elinden geleni yapan kişidir. Böyle insanlar daha ziyade siyaset hayatına atılmaktan hoşlanırlar. Ama herhangi bi inancı müdafaa etmek için değil de sırf şahsiyetlerini göstermek içindir. Herhangi bir toplulukta kalkıp uzun nutuklar veren tipler arasında düz, kısa bıyıklılar çoktur. Ekseriyet böyle kimseleri can sıkan, nahoş şahıslar olarak gördüğünden onlarla fazla dost olan bulunmaz.

KISA BIYIK;
Bu insan, üstü- başı konusunda büyük itina gösterir. Başkalarının alay edeceğindan korkmasa her gördüğü aynada kendini süzeceğinden emin olabilirsiniz. Zaten giyinip kuşanmak onun için saatler süren bir merasimdir. Bu erkek etrafının sevgisini kazanmak için can atar. Ama kendi nefsine çok düşkün olduğu için kimseye fazla yaklaşmaz. Spor, müzikal, komedi, caz gibi eğlenceler peşinde koşar.

KESİK KENARLI KALIN BIYIK;
Kenarları birbirine paralel olan kalın bıyıklar daha ziyade durmuş oturmuş, ununu eleyip eleğini asmış erkeklerin göstergesidir. Böyleleri mükemmel bir ev erkeği olurlar. Hayatın uğraşlarını sabırla karşılarlar. Kendilerine bağlı olanları mümkün olduğunca mutlu etmeyi kendilerine vazife bilirler ve bütün mesuliyet ve meşguliyetlerine rağmen eğlenceye ve neşeye de düşkün olurlar, vakit ayırırlar. Bununla birlikte havailikten kesinlikle hoşlanmazlar ve havai kimselere karşı müsamaha göstermezler. Çevrelerindeki herkes böyle erkekleri kendileri de farkında olmadan, gayri ihtiyari bir öncer, bir reis olarak tanır ve onlara hürmet eder.

SARKIK BIYIKLAR;
Dudak kenarlarından aşağı doğru sarkan bıyıklari bu bıyığı taşıyan erkeğin düşünceli, enerji dolu ve ihtisas sahini olduğunu işaret eder. Bununla beraber böyle insanlar düşünceyi her şeyden fazla sevdikleri için harekere geçmeleri biraz güç olur. Bir kere harekete geçmeleri biraz güç olur. Bir kere harekete geçtiler öi onları durdurmak mümkün değildir. İStedikleri her şeye sahip olmadan içleri rahat etmez. Telaşlı zamanlarında gözü etrafı görmez. Biraz aksi ve geçimsiz olur. Ama aslında gayet dost tabiatlı, samimi ve sıcakkanlı bir insan olduğu için geçimsizliği uzun sürmez.

UZUN BURMA BIYIK;
Kenarları burkulmuş uzun bıyık, sahibinin şen, şakacı ve sıcakkanlı bir insan olduğunu ispat eder. Böyle insanların her şeyi delip geçen bir zekaları vardır. AYnı zamanda bütün dünyayı ve insanları içine alan geniş bir kalbe de sahiptirler. Çevrelerinde daima sevilir ve aranırlar. Sıradan olaylar sanki olağanüstü birer maceraymış gibi anlatmasını bilirler. Son derece de cömerttirler.

12 Nisan 2010 Pazartesi

YAŞLILIKTA DEPRESYON

NEDİR? NASIL TEDAVİ EDİLİR?

İnsanlar sevinebilir ya da üzülebilir. Duygularımız yaşamın dopal bir parçasıdır; ancak hüzün, karamsarlık, üzüntü ve hayattan keyif almada azalma ve sıkıntı hali devamlılık gösterir, günlük yaşamı kötü etkilemeye başlarsa bu bir "Depresyon Hastalığı" olabilir. Depresyon Hastalığı gençler gibi yaşlılarda da olabilir. Yaşlılar da gençler gibi konuşkan, neşeli, keyifli olmalıdırlar.

yaşlanınca içine çekilmek, çabuk duygulanmak ve alınganlaşmak, üzüşüp ağlamak, insanlardan uzaklaşıp az konuşur hale gelmek, sıkıntılı olmak,uykusuz geceler geçirmek, unutkanlaşmak yaşlanmanın doğal bir sonucu değildir. Bu durum depresyon hastalığı ile ilgili olabilir. Bu hastalığında tedavisi tıpkı yüksek tansiyon ya da zatürre gibi mümkündür.

DEPRESYON GEÇİCİ BİR RUH HALİ DEĞİL BİR HASTALIKTIR
Bir olay karşısında duyulan keder ya da günlük üzüntü,ruh hali depresyon hastalığı değildir. Kederli ya da üzüntülü bir insan günlük yaşantısına devam edebilir. Depresyon hastası ise normal yaşantısına dönmesini engelleyen belirtilerle boğuşmak zorunda kalır. Ailenin yaşlılarındaki depresyon tanımlaması zor olabilir. Yaşlı kişiler de ne tür duygular yaşadıklarını anlatmaya çekinebilirler. Diğerlerini kırmaktan korktukları için konuşmaz ve akıl hastası damgası yemekten veya hastalıklarının bir karakter zayıflığı olarak görülmesinden çekindikleri için de psikiyatriste ya da psikoloğa başvurmazlar.

PSİKOLOJİ

Psikoloji,

2020-2021 REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMA PROGRAMI

               2020-2021 yılında hazırlanması gereken rehberlik çerçeve programı genel yerel ve özel yerel hedefler doğrultusunda planlanmas...